24 Ekim 2018 Çarşamba

Sabır

Bugün de dışarıdayım yine her zamanki gibi gökyüzünü izliyorum. Uzun süredir, parıldayan ayla karşılaşmıyordum. Gerek bulutlar olsun, gerek ayın "yeni" evresi, erken planladığımız buluşmamıza mani olmuştu.

İtiraf ediyorum, son karşılaşmamızdan beri birkaç şey değişti:
Yokluğunda, sıfatlarını bir başkasına yükleme algısına düştüm. Bilemiyorum, hata mı ettim...

Sorarsan, pişman da değilim...Ne zaman pişman oldum ki zaten?
Pişmanlığın lugatımda yeri olduğunu da pek sanmıyorum.
İddialı bir laf daha...

Umarım yakın zamanda bu duygunun da pençesine düşmem... Ruhumun iyiliği için mücadele ettiğim onca duygu varken aralarına bir yenisinin daha eklenmesini istemiyorum. Hangi duygum diğerine galip gelecek fazlasıyla merak ediyorum, bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum... Ne de olsa sadece Zaman'a yakınacağımı söylemiştim dertlerimi. Doğru zamanın gelmesini bekliyorum.

Ben mi ona giderim o mu bana gelir çok da tahayyül edemiyorum. Ne kadar daha sürecek bu bekleyiş onu da bilemiyorum, o kadar atıp tutmama rağmen beni benden iyi bilemediğime göre gerçekte neyi biliyorum?

"Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir" demişti Sokrates şuan hak veriyorum, bir de matematik diye bir gerçek var ona soruyorum, "Sayı bölü sonsuz sıfır eder." diyor doğruluyorum. Gerçi bilgi sayılabilir bir şey mi onu da bilemiyorum. Uzun lafın kısası: "Bilemiyorum Altan, bilemiyorum..."

Hiç yorum yok: