20 Temmuz 2018 Cuma

Umut

Gece vakti... Dışarıdayım. Bugün gökyüzü her zamankinden daha aydınlık. Uzağı görebilmek için gözlerimi kısmama gerek yok. Görüşümün ötesi düzlük, ufuk çizgisini ufak tepecikler kesiyor.

Uzun süren seyrimle gökyüzündeki değişimleri hemen fark ediyorum.
Teyit etmek için bir daha bakıyorum, zifiri karanlığın ötesindeki aydınlığa...

Bir arayışın belirtisi mi acaba eylemim?
Neyi arıyorum süslenen yıldızlı gecede?
Peki ya, neyi bulmayı umut ediyorum?
Umut?
Her açılışında bana rahatsızlık veren paslı ve gıcırtılı o kapının sebebi olan duygudan mı bahsediyoruz?

Ben de bir zamanlar düştüm o duygunun tuzağına,
Ne de olsa güvenilene hazırlıksız yakalanmak da insanca, pek insanca...
Hangimiz dayanabileceğimiz bir sırt istemedik ki bu güvensiz dünyada?
Belki de doğru soruları sormalıydık bu zalim hayata...
Dayanabilecek bir sırt olabilmiş miydik ki başkalarına?
Öyle ise bir görmeli iki göz, söz konusu umutsa!


Pek tabii, güvende aradığımız umut en imkansızıdır, ne de olsa yaşanılması güç dünyada bencil yaratıldık. Başkalarına umut vaat ederken bile en derinde eylemlerimize sebep bizdik çünkü umut olmayı seviyoruz, tatmin olunca da yüzüstü bırakmaktan çekinmiyoruz.

"Peki ya Empati çürütmüyor mu dediklerini?" dedi bilir kişi..
Ne, Empati mi?
Güldürmeyin beni...
Bencilliğin en büyük gizidir, onun masum maskesi.
Neredeyse inandıracaktı beni,
Bir başkası için kendini feda ettiğini!
Peki ya geleceğe dair beslediğim umutlara ne demeli,
Onlarda yüzüstü bırakmıyor mu beni?
Bırak artık bahaneler üretmeyi! 
En kötüye hazırla kendini ! 
Sonunda göreceksin umudun arkasındaki bencilliği... 


Hiç yorum yok: