Bugün aynaya baktığımda her zamankinden daha mutlu bir insan gördüm. Yüzünde geçmişe dair hiçbir pişmanlığı olmayan, kendi varlığını bütünüyle kabul etmiş birisiyle karşılaştım.
Mutluluğum her zamanki gibi çok uzun sürmedi. Birden yüzüm düştü, bir sorun vardı. Derin düşüncelere daldım.
Pişmanlığı olmayan birisi için tüm sorunlar bitmiş miydi?
Durdum, biraz daha düşündüm...
Beni endişelendiren gerçekten de neydi? Cevabı aynaya bakarken buldum: "Geleceğe dair kaygılarım ve anın gerginliğinde kayboluşum..." Sorunun varlığının artık farkındaydım.
Peki ya nasıl bırakabilirdim bu kaygıyı, nasıl memnun bir hayat yaşayabilirdim?
Söylendim kendi kendime: "Benim bir sınırım var; yapacaklarım kısıtlı, hayatın bana sunduğu imkanlar kısıtlı ve bu herkes için geçerli… Ben yapabileceğimi yaptıktan sonra sonuç beni gerçekten ilgilendirir mi? Benim yolum belli..."
Erdemler üzerine kurulu bir hayat yaşamayı amaç edinmiş birisinin şikayet etmeye hakkı var mıydı?
Pek tabii olarak hakkımdı şikayet; erdemlerimden birisi nede olsa adaletti…
Peki ya kime şikayet edecektim?
Doğru kişiyi bulmam çok önemliydi. Biraz daha derine inmeyi denedim, en sonunda gözlerini üzerimde buldum, korktum... Öyle çok uzakta değildi, belki bir kişi veya varlık da değildi; kendisi geçmişte, gelecekte ve şimdide gizliydi.
Evet, O varoluşun ta kendisiydi! Başlangıç ve sondu, tüm bu olan bitene tek şahitti…
Biliyordum, beni her zaman avutan da o değil miydi?
Başım sıkıştığında çözüm olan ve her yanlışımda da beni cezalandıran...
Kararımı verdim, bundan sonra sadece Zaman'a yakınacaktım dertlerimi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder